(a) karışmamak, rahatsız/taciz etmemek. Let me alone for that: Sen o işi bana bırak. (b) … şöyle DEVAMINI OKU
dursun, … bir tarafa. He was too tired to walk, let alone run: Koşmak şöyle dursun, yürümeye mecali yoktu. GİZLE
(a) karışmamak, dokunmamak, kendi haline bırakmak. Let me alone (Leave me alone): Bana karışma, DEVAMINI OKU
beni kendi halime bırak. Let him alone: Ona dokunma/bırak onu. (b) bir yana, şöyle dursun, nerde kaldı (ki). Honesty, let alone honor, was not in him: Şeref şöyle dursun, onda dürüstlük namına bir şey yoktu. GİZLE